Sana’a’dan Türkiye’ye: Yemen İlham’ın Son Durağı Olacak

Sana’a’dan Türkiye’ye: Yemen İlham’ın Son Durağı Olacak

8 dakikalık okuma

İlham, yaklaşık 34 yıl önce Yemen'in batısındaki Raymah vilayetinde, Kızıldeniz'den çok da uzak olmayan bir yerde doğdu. Bölge, engebeli arazisi ve insanlarının nezaketiyle ünlüydü.

İstanbul'da, çalıştığı Televizyon binasındaki ofisinde ziyaretçilerini ağırlıyor. Zarif, geleneksel bir elbise giymiş, gülümseyerek ve hızlı adımlarla misafirlerine binanın içinde rehberlik ederken binanın farklı bölümlerini ve kullanım amaçlarını anlatıyor.

3 kız, 4 erkek ve ebeveynlerden oluşan bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya gelen İlham ilköğrenimini Sana'a'da tamamlamış. İlham, gennç bir kızken ailesiyle birlikte buraya taşınmış ve memleketim dediği bu yerden ayrılana kadar burada yaşayıp eğitim almış. Fakat babasının Yemen ordusundaki işinden dolayı buradan ayrılmak zorunda kalmışlar.

"İyi" olarak tanımladığı okulu Khalid Ben-Al-Walid, o zamanlar Sana'a ve civarında pek yaygın olmayan karma eğitim veriyormuş. Erkek kardeşiyle aynı okula gidiyor olması da okula gidiş gelişlerini kolaylaştırmış. Ayrıca, bu sayede hiçbir zaman tamamen yabancı bir yerdeymiş gibi hissetmemiş. Okulda her iki cinsiyetten insanlarla samimi arkadaşlıklar kurabildiği için "Okulum bana doğuştan gelen utangaçlık engelini aşma fırsatı verdi" diyor ve bu adımın daha sonra kendisine çok yardımcı olduğu söylüyor. “Allah bir gün bana çocuk nasip ederse, onları mutlaka karma bir okula yazdıracağım, onlar da benim gibi faydalansınlar. Ablalarımın kız okulunda okuması onları sonrasında olumsuz etkiledi” diye ifade ediyor.

Allah bir gün bana çocuk nasip ederse, onları mutlaka karma bir okula yazdıracağım, onlar da benim gibi faydalansınlar. Ablalarımın kız okulunda okuması onları sonrasında olumsuz etkiledi.

İlham’ın çocukken bile matematik, fizik ve kimya gibi bilimsel konulara değil, edebi konulara eğilimi varmış. Ortaokuldan beri hayali, çocukken ve ergenken kendiliğinden aşık olduğu bir alan olan medya çalışmalarında uzmanlaşmakmış. Medyaya olan tutkusu, okulun radyo istasyonundaki çalışmaları ve diğer benzer faaliyetleriyle oldukça aşikar.

Liseyi başarıyla bitiren İlham için artık üniversiteye gitme zamanı gelmiş. Yükseköğrenim görmesi, geniş ailesi tarafından olumlu karşılanmamış. Örneğin, dayısı reddini dile getirmiş. Kızlarının sadece altıncı sınıfa kadar okula gitmelerine izin vermişler. Ancak ileri yaşta cehaleti yenmek ve kendini yetiştirmek için kişisel bir çaba sarf eden İlham'ın annesi, buna seyirci kalmamış, kızına destek olmuş ve akrabalarının bu konudaki görüşü ne olursa olsun, eşiyle birlikte İlham'ın sevdiği uzmanlık alanında eğitimini tamamlamasını sağlamışlar.

Sana'a Üniversitesi Kitle İletişim Fakültesi'nde, eğitimlerini sürdüren ve iş arayan genç kadınlara önyargılı bakan bazı profesörler varmış. Öte yandan, üniversite deneyimini ileriye taşımasına yardımcı olurken cesaretlendirici, etkili ve ilham verici olanları da gözardı etmemek lazım diyor. İlham, ilk iki yıl genel medya dersleri almış, ardından radyo ve televizyon alanında uzmanlaşmış.

Her ne kadar müfredat iyi olsa da İlham, aldığı eğitimin pratik açısından teorideki kadar güçlü olmadığının farkındaymış. Bir medya bölümü mezunun sahip olması gereken pratik bilgiler olmadan mezun olacağını hissediyormuş. İkilemde kalan İlham üniversitedeki ilk yılında yerel bir gazetede deneyim kazanmak için gönüllü olarak çalışmaya başlamış. Deneyimli gazetecilerin gözetiminde, ileri medya seviyesiyle tanınan Arap istasyonlarının verdiği tüm kurs ve seminerlere katılarak raporlar ve anketler yapmış.

23 yaşındayken mezun olmuş fakat o yıllarda çok daha genç gözüküyormuş. Medyada çalışmayı sevdiği için, o zamanın tek televizyon kanalı olan, devlet tarafından yönetilen bir kanalda muhabir olarak işe başvurmuş ancak cevap oldukça rahatsız edici olmuş: “Yüzün tam olarak ekran malzemesi değil. Televizyon için fazla çocukça.” Bu yanıtın ardından yeni mezun olan genç kadın iş yönelimini değiştirmeye karar vermiş.

İlham son kez bir gazetede veya radyoda çalışmayı denemiş, ancak kendi alanında çalışma arzusu, profesyonelce olmadığını düşündüğü ve psikolojik olarak rahatsız olduğu bir çalışma ortamını kabul etmesine engel olmuş. Dolayısıyla sivil toplum kuruluşlarında fırsatlar kovalamaya başlamış.

Yaptığı ilk işler medya alanında olmuş: medya koordinatörü ve editör olarak çalışırken, yavaş yavaş kalkınma projeleri, eğitim ve rehabilitasyon üzerine kursları başlamış. Ayrıca, mali bağımsızlığını korumak ve ailesine biraz destek sağlamak için - ihtiyaç duyulduğu zaman ve yerde - muhasebeci ve sekreter olarak hizmet vermeyi de ihmal etmemiş. "Bütün bu işler benliğimi güçlendirmeme ve çok ihtiyaç duyduğum bir deneyim kazanmama yardımcı oldu."

İlham, etkinliklerine katılmasa da 11 Şubat Devrimi'nin tarihte bir dönüm noktası olduğunu düşünüyor. Ayrıca gençleri desteklemek ve güçlendirmek için çalışarak kendi devrimine katkıda bulunduğunu da belirtiyor. Bütün bunlara rağmen devrim gençliğini yakından takip etmiş ve devrimciler ve kendisinin de inandığı fikirler hakkında yazılar yazmış.

Devrimin ardından “Yemen Shabab” adı altında yeni bir televizyon kanalı doğmuş. İlham, o sırada üzerinde çalıştığı projelerden biri için sponsorluk talebinde bulunmak için kanala gitmiş. Haftalarca süren çalışma ve koordinasyon gerektiren süreç, kanaldaki program yöneticisinin İlham'ın medya mezunu olduğunu öğrendikten sonra iş teklif etmesiyle sonuçlanmış. Yeni bir gençlik programı hazırlaması teklif edilmiş.

Programın ana hatlarını gözden geçirdikten sonra kendi görüş ve gözlemlerini dile sunmuş ve kabul görmüş. Ardından, bir yandan önceki işine devam ederken bir yandan da haftada iki kez yarı-zamanlı yapımcı olarak çalışmaya başlamış. Onu farklı kılan, çalıştığı her yerde farklı ideolojik ve siyasi yönelimlerini dile getirmeye her zaman istekli olmasıymış.

Zamanla doğru yerde olduğunu anlayan İlham tam zamanlı işinden ayrılarak tüm zamanını, kendisini iyi hissettiği, çalışmaktan mutlu olduğu ve kendisine güvenilen “Yemen Shabab” kanalına adamış.

2015 yılında gerçekleşen Husilerin darbesi ve ardından şehrin kontrolünü ele geçirmeleri, az sayıda çalışanıyla İstanbul'a taşınan kanalın kapanmasına yol açarak İlham'ı 6 ay işsiz bırakmıştı. Daha sonra, arkadaşının babası, bir iş adamı ve arkadaşlarının desteğiyle, hayır işlerine yönelmeye karar vermiş. Yemen'de tekrarlayan koşullar nedeniyle gıda güvenliği ve geçim istikrarı tehdit altında olan ailelere gıda sepetleri ve yardım dağıtım organizasyonları düzenlemişler.

İlham, insani yardım alanındaki çalışmalarının yanı sıra, Türkiye'deki Yemen kanallarından biri kendisine Türkiye’ye kendi imkanlarıyla taşınması şartıyla iş teklif edene kadar her türlü fırsatın peşinden gitmiş.

İlham'ın Devrim'e dahil olan arkadaşı, birçok tanıdığı ve bağlantısı olan Nadia, genç kadına destek olmuş ve Türkiye'ye giriş vizesi almasına yardım etmiş. İlham da Sana'a'dan Ma'reb'e doğru kaçakçılık yapılan bir limana gitmek için yola çıkmış. Bir peçe takarak kendini gizlemiş. Pasaportunda mesleğinin gazetecilik olarak yazılı olması ve üzerinde Türk Vizesi damgası bulunması, bazıları için onun belli bir dini veya siyasi partiye mensup olduğu anlamına gelebilir ki öyle olduğunu belirtiyor. Fakat yine de tüm bunlar yolculuğu boyunca ihtiyaç duyduğu emniyeti sağlamış.

Yorucu bir yolculuğun ardından Suudi Arabistan sınırına vardığında yeni bir belgenin gerekli olduğunu anlamış: Yemen hükümetinden alınması gereken bir belge. Belgeye sahip olmadığı için hiçliğin ortasında, çölde 12 saat beklemiş. Etrafında sınır binasından başka hiçbir şey yokmuş. Ne karnını doyuracak bir yer ne bir lavabo ne de uyuyacak bir alan…

Yardım etmeye çalışan arkadaşlarıyla sürekli iletişim kurmasına rağmen, İlham çaresiz hissetmeye başlamış ve geri dönmeyi kafasına koymuş. Neyse ki, Yemen cumhurbaşkanlığı elçisi tesadüfen sınıra gelmiş. Pasaportunu incelerken kendisine sempati duyan gruba durumunu, çalışma alanını, seyahat amacını anlatmış. Daha sonra annesinin duasını hatırlamış: “Allah karşına hep güzel insanlar çıkarsın, kızım.” Başkanlık temsilcisinin sesi, "Adın kulağa tanıdık geliyor," diye düşüncelerini kesmiş. Ardından birkaç soru daha: “Nerede yaşıyorsunuz? Falancayı tanıyor musun?” Daha sonra İlham'ın ailesinin bu amcanın komşuları olduğunu öğrenilmiş.

Suudi memurların vardiya değişimi yüzünden 4 saat daha beklemişler. Sonra da temsilci İlham’a eşlik ederek Suudi Arabistan'a girmesi için yardımcı olmuş. İlk kez seyahat eden bu kadını Suudi Arabistan’da bir sürü başka zorluk bekliyormuş.

Mesela yanında erkek refakatçi (Mahram) olmadan kalacak bir otel bulamamış, Riyad'a otobüs bileti alamamış. Riyad'da ikamet eden arkadaşıyla birlikte Fazilet Teşvik ve Ahlaksızlığı Önleme Komisyonu devriyesi tarafından abayasındaki kemer nedeniyle durdurulmuş. Kemerin çok sıkı olduğunu bu yüzden de hatlarının belli olduğunu belirtmişler. Pasaportunu istediklerinde, el konulacağından ve Türkiye’ye olan gezisine devam edemeyeceğinden çok korkmuş. Başkanlık temsilcisi de yetkililere İlham’ın yalnızca geçici olarak Suudi Arabistan’da olduğunu, burada kalmayacağını ifade etmiş.

Neyse ki herhangi bir sorun yaşanmadan olay çözülmüş. İlham İstanbul’a geldiğinde kanal yöneticileri çok şaşırmış. Bu küçük hanımefendinin mesleki hayallerini gerçekleştirmek için bu kadar zorlu bir yolculuğun üstesinden nasıl geldiğini bir türlü çözememişler.

5 yıl çalışmanın ardından başka bir kanala geçen İlham orada da bir yıl kadar çalışmış ve ardından kanaldaki bazı durumları kabul edemediği için istifa etmiş. Fakat ayrılmadan yeni bir iş bulmamış. Bu sırada memleketinde çalıştığı ilk kanal olan “Yemen Shabab” dan bir teklif almış ve bunun üzerine ilk sığınağına dönerek yolculuğuna burada devam etmiş.

Tüm bunların yanı sıra İlham, Yemen'de barış sağlamak için mücadele eden 9 Yemenli kadından oluşan bir grup olan “Yemen İçin Kadınlar” ağının aktif bir üyesi. Bu topluluk kadın haklarını savunan, kadınların politik süreçlere ve müzakerelere katılımlarını teşvik eden Birleşmiş Milletler tarafından da desteklenen bir oluşum.

Ayrıca, Türkiye'deki Yemen halkı için medya ve halkla ilişkiler görevlisi rolünü de üstlenmiş ve bu, şu anda siyasi nedenlerle işlevsiz kabul edilen ülkenin oradaki büyükelçiliğinin rolüne neredeyse paralel bir rol oynuyor. Topluluk, Türkiye'de lisanslı bir dernek olarak Yemenlilerin sorunlarının çözümüne katkıda bulunuyor, gerekli kurslara katılmalarına yardımcı oluyor, toplantı ve geziler düzenliyor.

İlham, yaklaşık 50.000 Yemenliyi içeren bu topluluğu üç ana kategoriye ayırıyor: risk sermayesi olan iş adamları, Suudi Arabistan'da orta-sınıf olarak çalışan Yemenli aileleri ve öğrenciler.

Yemen dışındaki Yemenlilerin sayısına dair resmi bir istatistik yok, ancak Doğu Asya, Körfez, Avrupa, Amerika ve Afrika'daki sayılarının 6 milyon olarak tahmin edildiğine dair resmi olmayan tahminler var. Yemen hükümeti, son savaşta sayıları ikiye katlanarak ülke dışındaki Yemenlilerin sayısının 7 milyonu aştığını belirtiyor.

Yurtdışındaki Yemenlilere mülteci muamelesi yapılması pek de yaygın bir durum değil. Genellikle göçmen veya geçici ikamet eden kişiler olarak kabul ediliyorlar. Bu grup iş adamlarından, tüccarlardan, işçilerden ve öğrencilerden oluşuyor. Yaşadıkları ülkelerde ortak milliyetleri ve ortak acıları onları birleştirirken, ülkenin hükümet yanlıları ile Husiler arasında tanık olduğu hem savaş hem de siyasi bölünme, aynı şekilde bölünmüş olan yurtdışındaki Yemenli topluluklara da yansıyor.

İlham, son 7 yıl içerisinde ailesini kılık değiştirerek yalnızca bir kere ziyaret edebilmiş. Psikolojik olarak ne kadar stresli ve yorucu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Ancak yine de geri dönme ümidi taşıyor, “Ben bir mülteci değilim, bir süreliğine göçmenim. Bana Avrupa'ya taşınma fırsatı verilse bile orası geçici bir yer olarak kalacak. Ümidimiz var, ülkemiz ayağa kalkar, ben de bir gün oraya dönerim. Son durağım ne Türkiye ne de Avrupa, Yemen'dir.”

Ben bir mülteci değilim, bir süreliğine göçmenim. Bana Avrupa'ya taşınma fırsatı verilse bile orası geçici bir yer olarak kalacak. Ümidimiz var, ülkemiz ayağa kalkar, ben de bir gün oraya dönerim. Son durağım ne Türkiye ne de Avrupa, Yemen'dir.