Humus ile Trablus Arasında: Hala Üniversite Hayalinin Peşinden Koşuyor

Humus ile Trablus Arasında: Hala Üniversite Hayalinin Peşinden Koşuyor

9 dakikalık okuma

Hala ile bir sene önce Trablus’un (Trablusşam’ın) Al-Mina mahallesinde onun önerdiği “Workshop 13” isimli kültür merkezi-kafede  buluştuk. Denize yakın olduğumuz için nemli rüzgarlar kafeye ulaşmaktaydı. Burası tipik Trablusşam imajına pek de uymayan, eski taşlardan yapılmış ve alışılmadık yağlı boya tablolarla ve resimlerle zevklice dekore edilmiş bir mekân. Kütüphanenin hemen yanında sadece dekor olarak değil kullanılmaya hazır küçük bir piyano var. Burası, Hala için hem tanıdık hem de kendini rahat hissettiği bir yer.  Birer bardak şeftalili buzlu çay söyledikten sonra sohbetimize başladık.

Hala 1990’ların ortasında “özel bir günde” -- 14 Şubat’ta—doğmuş. Baba tarafının ilk çocuğu olarak, Humus’un orta sınıf mahallelerinden Jouret Al-Shiyah’ta büyümüş. Yetiştiği  eve dair hatırladığı ilk şey birlikte yaşadığı annesi, babası, babaannesi ve halası ve onlar tarafından nasıl el üstünde tutup şımartıldığı. Humuslu bu genç kadın, akrabalarını iyi eğitimli,kültürlü ve entelektüel bireyler olarak tanımlıyor. Hatta içlerinden bazıları tanınan aydınlarmış. Yerel bir gazetede baş editörlük yapmış olan dedesinin bir kütüphanesi varmış. Dedesi, tüm üyelerinin aynı çatı altında yaşarken farklı görüşleri ve düşünme biçimlerini—inançlı, inançsız ve ikisi arasındaki her bakış açısını—ifade edebilecekleri eğitimli bir aile yetiştirmiş.

Ailesinden ve yetiştiği ev ortamından bahsettikten sonra, içinde büyüdüğü genel ortamın resmini çizmeye başlıyor. Humus’un sakin ve muhafazakâr atmosferinden bahsediyor ve şehir hakkındaki görüşlerinin evini terk ettikten sonra—ki bu hayatının dönüm noktası olmuş—tanıştığı diğer şehirlerin ışığında şekillendiğini anlatıyor. Hala, henüz on beş yaşındayken ailesi Humus’tan ayrılma kararı almış. “Silahların ortaya çıkması ve çatışmaların başlamasıyla korktuk ve ayrıldık. Önce Jouret Al-Shayah’tan ayrılarak Humus’a geldik sonra da Şam’a geçtik. En sonunda da Lübnan’a yerleştik” diye anlatıyor. Lübnan ve Suriye’nin çeşitli yerlerine dağılmış akrabalarının olması Hala’nın ailesinin çizdiği rotayı belirlemede önemli rol oynamış ve son durak olarak Hala’nın teyzesinin Trablusşam’daki evinde kendilerini bulmuşlar. İlk başlarda “on beş günlüğüne burada kalırız ve ortalık sakinleşince hemen eve döneriz” diye düşünmüşler.

Hala, kendini terk etmek zorunda kaldığı Humus’ta yetişmiş gibi hissetmiyor. Normal şartlarda büyüdüğünü ve ergenliğini kendi yaşıtları gibi yaşadığını da düşünmüyor. “Hayatın baskıları ve zorunlulukları beni hızlıca büyümeye ve olgunlaşmaya mecbur etti. Yapmak istediğim şeylerin çoğunu yapamadım çünkü hep daha önemli, daha acil yapılması gereken şeyler vardı!” diyor; örneğin, eğitimini devam ettirebileceği bir okul bulmak, savaşın dertleriyle ve haberlerle baş etmek ve tüm bunları zorla yerinden edilmiş biri olarak yapmak zorunda kalmak gibi

İltica süreci diğer ailelere göre daha kolay olmuş olsa da Hala’nın ailesi hayatlarındaki en temel ihtiyaçlardan biri olan istikrarın yokluğunu tamamen aşabilmiş değiller. Buna rağmen Hala diyor ki: “Savaşın olumsuz ve acılı bir tecrübe olduğu gerçek, ancak bazen insanların ilerleyebilmesi için gerekli de bir durum olabiliyor. Onların iyileşmesine ve güçlerini geri kazanmalarına yardım edebiliyor.” Lübnan gibi bir ülkede mülteci olmak Hala’ya çok şey öğretmiş ve kişiliğini geliştirmesinde etkili olmuş.

Hala’ya göre Humus’ta toplum oldukça homojen. Diğer bir deyişle, “sadece kendi akrabalarından olan insanları tanıyorsun—her anlamda sana benzer, bariz farklılıkları olmayan kişilerle çevrilisin yani.” Halbuki Lübnan toplumundaki çeşitlilik, farklı özgeçmişleri olan hem Suriyeli hem de Lübnanlıları günlük hayatta birbiriyle devamlı ilişki içinde olmaya mecbur bırakıyor. Suriye’de durum bu değil, hele de Hala’nın yaşındaki genç insanlar için.

Hala’nın ailesi ekonomik baskılar sebebiyle Humus’a geri dönmek zorunda kalmış, ancak kızlarını geri dönmeye zorlamamışlar ve o da Lübnan’da kalmaya karar vermiş. Hala için memleketine dönmek Lübnan’da alışmaya başladığı şeylerden farklı bir hayata dönmek demek. Bu durum onun için hem zor hem de ilgi çekici. Yani,bu deneyim bireyin karakterini geliştirecek öğretici bir tecrübe. Ayrıca, o dönemde Suriye’deki ekonomik zorluklar Lübnan’dakinden daha büyük olduğu için geri dönmek Hala açısından “ilerleme sürecinin otomatik olarak duraklaması demek.”

Tüm bunlara rağmen Hala Humus’a kısa bir süreliğine dönerek devletin düzenlediği resmi sınavlara girmiş ve lise diplomasını almış. Orada kalışı sırasında şahit olduğu olaylar ve bombalamalar her gün olan sıradan olaylarmış. Dahası, şansızlık o ki sınav yeri hassas bölgede bulunan Bab Amro mahallesindeymiş. Hala,“savaş uçaklarının ve bombardımanların sağır eden gürültüsünde çalışmak ve sınava girmek zorunda kaldım” diyor. Yine de yapması gerekeni yapmış ve diplomasını alarak Trablusşam’a or Trablus’a geri dönmüş.

Hala, on sekiz yaşındayken kahvecide kuruyemiş paketlemek gibi küçük işler yapmaya başlamış. Temel geçim masraflarını karşılamak için bunları yapsa da aklı ve kalbi hep başka yerdeymiş: üniversiteye gitmek.

Hala’nın öyküsü ve üniversite macerasıaslında Lübnan’da yaşayan birçok Suriyeli mülteci gencin hikayesine benziyor. Yüksek öğrenime giden yolculuğu diğer Suriyelilerinkiyle benzer; kimi tecrübeleri ortak noktalarda kesişirken, kimi tecrübeleri birbirinden farklılık gösteriyor.

Suriyeli mülteciler için temel eğitim meselesine oldukça ilgi gösterilmesine rağmen üniversite eğitimlerine aynı ilginin gösterilmediğini gözlemleyebiliriz. Bunun sebebi büyük bir ihtimalle temel eğitim zorunluyken üniversite eğitiminin herkes için zorunlu olmaması.

Hala için üniversitede Medya Çalışmaları bölümünde okumak ve gerçekleri halka duyurmak için çocukluk hayali olan çatışma bölgelerinde gazetecilik yapmak adeta bir rüya gibiymiş. Büyük ihtimalle dedesinin Humus’ta yerel bir gazetede baş editörlük yapmış olması daha küçük bir kız çocuğuyken belirlediği hayat amacının şekillenmesini sağlamış. Ne yazık ki bu bölümü okuyabileceği üniversitelerin düşük kalitede olması onu farklı bir yol izlemeye mecbur etmiş. Bu sebeple, Trablusşam’daki or Trablus’taki Lübnan Üniversitesinde Sosyal Bilimler okumayı seçmiş.

Lübnan’da üniversiteler, üç ana grupta toplanabilir: Görece daha düşük ücretli fakat yüksek standartlara sahip Lübnan Devlet Üniversitesi ve onun tüm bölümleri, bazıları 150 yıldan daha fazla geçmişe sahip, yüksek standartları olan fakat oldukça pahalı özel üniversiteler ve son olarak siyasi ve finansal torpille kurulmuş  “mağaza” adı verilen ve düşük kalitede eğitim veren özel üniversiteler. Bu son grup tam da Hala’nın uzak durmaya çalıştığı tarzdaki üniversiteleri kapsıyor.

2011 yılından önce Suriyeli öğrenciler Lübnan’daki üniversitelerin bu şekilde kategorize edildiğinin farkındalardı çünkü ya Lübnan’da yaşadıkları için bu kurumlarda okuyorlardı ya da Suriye üniversitelerinde bulunmayan bölümlerde uzmanlaşmak istediklerinde buradaki üniversitelere yazılıyorlardı. Bazı öğrenciler ise Suriye’deki okullara kayıt yaptıramıyorlar ve Suriye üniversite sistemine uyum sağlayamıyorlardı ve bu yüzden Lübnan üniversitelerini tercih ediyorlardı.

Hala, temel giderlerini karşılayabilmek için mülakat yapma ve sosyal araştırmalar için anketlerle bilgi toplama gibi geçici işler yapmış. Bu süreçte hem mülteciler hem de yerel halk hakkında birçok bilgi edinmiş. Ayrıca birçok kişi Hala’nın “genç ve bağımsız bir kadın” olarak yaşam stilini münasip bulmamış ve bu da ona “zehirli erkeklik (toksik masülenite)” hakkında da birçok şey öğretmiş. Dahası, mültecileri koruma amacıyla kurulmuş birçok organizasyon ve çalışanı Humuslu genç bir kadın olan Hala’yı kendi çıkarları amacıyla kullanmaya çalışmış.

Bir süre sonra Hala,iş yüküyle Lübnan Üniversitesi’nin devam zorunluluğunu bir arada götüremeyeceğini anlamış ve bir buçuk yılda tamamlanması gereken dersleri dört yılda tamamlayınca eğitimini durdurmaya karar vermiş. Ancak yaptığı iş onun öğretmeni olmuş. “İş kişiyi eğitiyor, olgunlaştırıyor ve insan yapıyor” diyor. Hayatının bu noktasında iş Hala için hem en önemli hem de en faydalı şey olmuş. Lübnan Üniversitesi kaliteli eğitim vermesine rağmen çalışan öğrencilerine hiç esneklik tanımayınca rüyasını ilerideki bir zamana ertelemek zorunda kalmış.

Mülteciler, içinde bulundukları zorlu ekonomik durum nedeniyle, eğitim de dahil olmak üzere birçok ihtiyaçlarını arka plana atarak tüm zamanlarını geçim kaynağı bulmaya harcamak mecburiyetindeler. Ekonomik zorluklara ek olarak mülteciler üniversite ücretlerini ödeyecek finansal kaynakları bulmakta çok zorlanıyorlar.

Dahası son iki yılda Covid-19 salgını sebebiyle kötüleşen ekonomik durum, finansal çöküş ve Beyrut limanındaki patlama hâlihazırda kötü durumda olan mülteci ve vatandaşların üzerine ekstra yük bindirerek eğitime devam etme olanaklarını ellerinden aldı.

Bu zorluklar sadece Hala’yı değil, Lübnan’daki tüm Suriyeli üniversiteli öğrencileri etkiliyor. 2019 yılında Beyrut Amerikan Üniversitesi’ndeki Issam Fares Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre Lübnan üniversitelerinde kayıtlı 7000 Suriyeli öğrenci bulunmakta. Yani 17-24 yaş arası Suriyeli gençlerin (toplam nüfus 117,000) sadece %6’sı yüksek öğrenimini sürdürebiliyor. Karşılaştırma yapılacak olursa, 2011 yılından önce aynı yaş grubundaki gençlerin Suriye’deki üniversitelere kayıt oranı %25’ti.

Suriyeli mültecilerin Lübnan üniversitelerine girişlerindeki diğer bir büyük engel ise yabancı dil konusunda (Fransızca ve İngilizce) zayıf olmaları. Lübnan’da birçok üniversitede müfredatın bir kısmı ya da tümü Arapça dışında bir dilde öğretiliyor. Neyse ki Hala yabancı gönüllülerle çalışan kurumlarda verdiği ücretsiz hizmetler sayesinde dilini geliştirebilmiş ve bu da Lübnan dışındaki ülkelerde burslara başvurmasına yardımcı olmuş. Ancak ne yazık ki yurtdışı burslarından olumlu bir cevap alamamış. Reddedilmek can sıkıcı olsa da bu Hala’yı saygın bir üniversitede sadece diploma almak için değil gerçek bir eğitim almak ve huzura kavuşmak için okuma hayalinden caydırmamış.

Son iki senedir Lübnan’ın içinden geçtiği süreçte Suriyeli mültecilere sağlanan üniversite burslarında da düşüş görülüyor. İsminin verilmesini istemeyen bir Suriyeli eğitim kurumu çalışanı eskiden bile olması gerekenden daha düşük verilen bursların daha da düştüğünden bahsediyor. Bu düşüşü burs verenlerin başka projelere yönelmesine, fonlardaki genel azalmaya ve de mültecilerin yiyecek ve ilaç gibi daha acil ihtiyaçlarına yönelik yardımların artmış olmasına bağlayabiliriz. Dahası fon kurumları genelde 17-24 yaş grubundaki Suriyeli mültecilerin mesleki eğitimleri için burs vermeyi tercih ediyor çünkü üniversite eğitimi onlara göre hem daha masraflı hem de daha az etkili. Son olarak da Lübnan’daki ekonomik çöküşün sonucu olarak bankacılığa getirilen sınırlamalar yüzünden Suriyeli mültecilere ayrılan az sayıdaki fonun bile onlara ulaşması çok daha zorlaşmışdurumda. Ayrıca bu fonlardan bazıları da daha acil ihtiyaçlar için yeniden yönlendiriliyor.

Her şeye rağmen Hala, bir burs ya da fırsat bekleyerek zaman kaybetmemiş. Çocuklarla çalışmaya olan ilgisi doğrultusunda Beyrut Amerikan Üniversite’sinde çocuklarda öğrenme güçlükleri ve bunlarla baş etme yöntemleri üzerine dersler almaya ve bilimsel tecrübeler edinmeye başlamış.

Hala’nın üniversite eğitimini tamamlayabilmek için yaşadığı zorlukların yanında Lübnan’da yaşayan tüm Suriyeli öğrencilerin karşılaştıkları başka engeller de bulunuyor. Bunlardan bazıları savaş sırasında kaybolan resmi kayıtların ve kişisel belgelerin temin edilememesi ve Lübnan’da oturma izninin yenilenmesi için gereken işlemlerin hem pahalı hem de karmaşık bürokratik işlemler gerektiriyor olması. Bu gibi durumlar Suriyeli öğrencilerin hareketini kısıtlıyor ve onları güvenlik noktalarında ve askeri kontrol noktalarında hukuki sorunlarla ve tutuklanma riskiyle karşı karşıya bırakıyor.

Şu çelişkiyi de belirtmek gerek ki bazı mülteciler üniversitelere sadece öğrenci oturma izni alabilmek için resmi kayıt yaptırıyorlar ve eğitim alma gibi bir amaçları aslında yok. Böylece ülkede özgürce dolaşma hakkına sahip olabiliyorlar.

Tüm bu tecrübeleri edinip, mültecilerin içinde bulunduğu durumları ve sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını gözlemledikten sonra Hala’nın şimdiki hayali halkla ilişkiler ya da uluslararası ilişkiler üzerine yoğunlaşmak. Belki İngiltere’de belki de Kanada’da bunu yapabilir, gelecek ona neler getirecek kim bilir? Rüyası hala gerçekleri söylemek ve başkalarının seslerini duyurmak,sadece bunu başka yollarla yapmaya karar vermiş.

Hala, günlük hayatın baskılarını ve işinin getirdiği zorunlulukları çok düşünmemeyi tercih ediyor çünkü bunlar onu hayalinden uzaklaştırabiliyor. Hedeflerini gerçekleştirmek için sahip olduğu azim, onu seçtiği yolda ilerleyebilmesi için ortaya çıkacak bir fırsatı ya da doğru anı sabırla beklemek için motive ediyor.